( Muzaffer Kılıç’tan)
Atatürk ve beraberindekiler,27Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya ilk geldiklerinde, Keçiöre’ndeki Ziraat Okulu’na ( bu günkü meteoroloji binası)yerleşmişlerdi.
O zamanlar isyancılar, her tarafta özellikle Bolu ‘da, Düzce’de bir çok olay çıkarıyorlardı.Olaylar Polatlı’da bile görülmüş ve bir gece Ata’nın kaldığı eve kurşun bile atılmıştı.Bina çok geniş ve etrafı da açık olduğundan korunması çok güçtü.Bu nedenle, sonradan istasyondaki, bu gün müze olan binaya taşınılmıştı.
Bu bina, hem Meclis’e yakın ,hem korunması kolay sağlanıyor,hem istasyonun telefon ve telgraf hanesinden istenildiği gibi yaralanılıyordu.Ayrıca Ankara’ya gelenleri,istasyonda karşılamak rahat oluyordu.Bu nedenle Atatürk bu binaya “direksion” ismini vermişti.
Atatürk bu binaya taşındıktan sonra üst katı evi gibi döşemiş, alt katı da çalışma yeri olarak kullanıyordu.Ancak bu yer çok küçüktü.Atatürk bu arada Meclis başkanı olmuştu.Ve bir çok resmi ve özel görüşmeleri burada yapıyordu.
Bunu düşünen Ankara müftüsü ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Rıfat Börekçi başta olmak üzere zengin Ankaralılar Atatürk’e bir ev alıp hediye etmek isterler. Aralarında para toplayıp belediyeye yatırırlar. Belediye üç ev seçip Atatürk’e bunlardan birini seçmesini isterler.
O zamanlar Ankara, kale ve civarından ibaretti.Dikmen, Keçiören, Etlik ve Çankaya’da zenginlerin bağ ve bahçeleri vardı.Zenginler yazın oralara taşınır, kış gelince de Ankara’ya dönerlerdi
Atatürk 1921 yılının Mayıs ayında bir gün beni çağırdı.ve “Çocuk Ankara belediyesi bize bir ev bağışlamak istiyor.Üç tane ev seçmişler. Git gör. Hangisi bize uygunsa, bana gizlice söyle.Onu kabul edelim ve oraya taşınalım.” Dediler.
İşleri çok yoğun olduğundan gidip eve bahçeye bakacak zamanları yoktu. Fakat belediyenin de bu kadar kibar hareketine karşı kabalık yapmak istemiyorlardı.Bu nedenle,”Gidip görmeden binayı birisine seçtirdi”.dedirtmemek için seçimin gizli kalmasını istiyorlardı.
Evlerden biri Etlik’te biri Keçiören’de bir de Çankaya’da idi. Ben gidip üçünü de gördüm. Gelip hepsini Ataya etraflıca anlattım.Her zaman olduğu gibi bana sordular.”Sence hangisi en uygunu ?” dediler.
Çankaya’daki ev Çankaya’nın en yüksek yerinde, bahçesi de gayet güzel yetişmiş meyve ağaçları ve kavak ağaçları olan ,tahta kepenkli bir bağ eviydi.Daha önceleri bu evde bir İngiliz deri tüccarı oturduğu için de ev bayağı bakımlıydı.Bu nedenle ben de.”Çankaya’daki ev size en uygun olanıdır.Paşam dedim.
“Öyleyse, Çankaya’daki evi beğendiğimizi teşekkürlerle belediyeye yazmamızı söyledi.Ben de yazıyı hemen yazdırdım.
Böylece Çankaya’daki bu gün müze olan ev beğenilince,sahipleri Atatürk’e bu evi hediye etmek istediler.Ama Atatürk bu ısrarlardan rahatsız oluyor.ve evin tapusunu kendi üzerine yaptırmak istemiyorlardı..
Birinci İnönü Muharebesi yeni kazanılmıştı.Büyük kahramanlık gösteren ordumuzu onurlandırmak için, bu evi orduya bağışlamak istiyorlardı.Bu nedenle hayat boyu kendileri oturmak kaydıyla ,evin tapu tescilini Milli Savunma Bakanlığı’na yaptırmışlardı.( 31-Mayıs -1921)
Bu şartla alınan evin onarımını önce Mimar Vedat bey üstlenmiş,sonra da Sarı Hikmet diye tanınan Hikmet Koyunoğlu tamamlamıştı.
Köşkün tamiri anı yıl sonbaharda bitirilmiş ve oraya taşınılarak oturulmaya başlanmıştı.